Sivaslı iş insanı ve yüksek mühendis Ali Rıza Bozkurt'un anısını yaşatmak ve Osmanlı'nın görkemli mimari mirasını günümüze taşımak amacıyla inşa edilen Merik Konağı, ziyaretçilerini eşsiz bir kültürel yolculuğa çıkarmaya davet ediyor. İstanbul'un tarihi saray, köşk, kasır ve konak mimarisinden ilham alarak yapılan konağın içerisinde yer alan müze, zengin bir koleksiyon sergiliyor.
"Meryem" olarak adlandırılan annesinin ismini yaşatmak için yola çıkan Ali Rıza Bozkurt'un hayali, "Hikâyesi yüzyıllar sürecek bir ev" tarihe bırakmaktı. Bu ev, zamanla Osmanlı dönemi mimarisini, mobilyalarını ve yaşam kültürünü günümüze taşıyan benzersiz bir yapıya dönüştü. Atölyelerde yıllar süren titiz çalışmaların ardından ortaya çıkan Merik Konağı, 2008'de Özel Anadolu Mimarlık ve Mobilya Kültürel Miras Müzesi olarak onaylandı.
Müzenin altın köşkü olarak bilinen iki katlı binasında, 17 ve 19. yüzyıllar arasında kullanılan nadide aksesuarlar ve mobilyalar sergiye çıkartılıyor. Avizelerden tavan süslemelerine, lavabolardan bahçeye kadar her detay zanaatkârların ustalığıyla ince ince işlenmiş. Ayrıca, Osmanlı padişahlarına ait özel eşyalar da müzenin en dikkat çeken parçalarından birini oluşturuyor. Sultanlar Abdülhamid, Abdülaziz ve Vahdettin'e ait mobilyaların yanı sıra, Hacer-ül Esved'den alınmış bir parça da koleksiyonun oldukça önemli bir parçasını oluşturuyor.
Müzenin bahçesindeki havuzdan binanın içine kadar uzanan altın varaklarla süslü detaylar, ziyaretçilere Osmanlı'nın ihtişamını yansıtıyor. Merik Konağı, artık konaklama yerine müze olarak hizmet veriyor ancak özel davetlere de açık. Haftanın altı günü ziyarete açık olan müze, tarihe ve sanata ilgi duyan herkesi bekliyor.